Beklenmedik, ani, ilgili tarafı hemen tepki vermeye zorlayan durum. Böylesi bir durumda süreci algısal düzlemde “kriz” olarak tanımlayan aktör bu süreçten daha fazla zarara uğramadan çıkmak için uygun önlemler ve yöntemler hakkında bir karar vermeye, aldığı önlemleri uygulamaya zorlanır. Dolayısıyla bu durum aynı zamanda algısal olarak karar alıcı için seçenek yaratma ve seçenekler arasında uygun olanı tercih etme zorunluluğudur.
Bir veya birden fazla aktör arasındaki ilişkilerde taraflardan en az birinin temel değer, öncelik, çıkar, güvenlik vb algılarında tehdit olarak algılanan; kendini tehdit altında algılayan tarafın karar alıcılarını uygun önlem ve araçlarla karşılık vermeye zorlayan; taraflar arasında gerilim ve düşmanlık duygularına koşut olarak askeri çatışma olasılığını arttıran durum.
Kriz süreci aslında taraflar arasında normal / barışçıl ilişkiler sürerken herhangi bir konuda ortaya çıkan görüş ayrılıklarının giderilemediği durumlardan kaynaklanabilir. Diğer bir ifadeyle taraflar arasında herhangi bir konuda ortaya çıkan görüş ayrılığının yer aldığı durumu uyuşmazlık/dispute olarak kabul edersek bu uyuşmazlık halinin sürdüğü durumda taraflardan birinin kendi tutum ve tezlerini haklı göstermek için girişeceği bir fiili durum yaratan eylem hali çatışma / conflict olarak kabul edilebilir. Kriz olarak adlandıracağımız eylem ve/ya süreç genellikle çatışma evresinde taraflardan birinin başlattığı bir tırmandırmaya karşı diğer tarafın da tırmandırmayı tercih etmesi durumunda ortaya çıkmaktadır. Genellikle diplomatik/siyasi çatışma evresinde taraflardan birinin önlemlere askeri boyut katması ve askeri araç ve yöntemleri kullanmaya başlaması diğer tarafın da bu tarz bir tepki stratejisi izlemesine yol açar. Böylece kriz süreci tırmanabilir.