Krizlerde Türkiye’nin Kriz Yönetim Teknikleri

Kriz yönetim sürecinde Türkiye diplomatik siyasi seçeneklerden askeri seçeneklere kadar yayılan geniş bir yelpazede araç ve yöntemlerden yararlanabilmektedir. Dış politika krizlerinin özgün koşullarına uygun olarak karar alıcının krizde tetikleyici gelişmeye göstereceği tepki çerçevesinde kriz yönetim stratejileri kararlaştırılır. Bu bağlamda kararlaştırılan stratejinin başarısını sağlayacak olan kriz yönetim teknikleri de işletilir. Türkiye’nin dış politika krizleri içerisinde askeri seçeneklerin kullanıldığı 1974 Kıbrıs Krizi dışında askeri şiddetin yoğun olarak kullanıldığı bir başka kriz bulunmamaktadır. Benzer şekilde kriz yönetim stratejileri çerçevesinde yargısal çözüm yollarının kullanıldığı kriz sayısı da sadece birdir. Lotus-Bozkurt Krizi’nde Türkiye yargısal yolların kullanılmasını desteklemiştir.


Diğer krizlerde ise genellikle müzakere, askeri şiddet içermeyen çoklu yöntemleri kullanmıştır. Aslında kriz yönetim teknikleri açısından çoğul yaklaşımların tercih edilmesini olağan karşılamak gerekir. Diplomatik barışçıl süreçler ve teknikler kullanılarak krizin yönetilmeye çalışılması taraflar arasında iletişim kanallarının açık olmasının bir sonucudur. Birbirleriyle diplomatik ilişki içerisindeki aktörler arasında ortaya çıkan krizlerde müzakere süreçlerinin işletilmesi beklenir. Yunanistan ile olan 1980-1990 arası dönemi bunun dışında tutarsak büyük ölçüde Türkiye’nin krizlerinde diplomatik-siyasi müzakerelerin sürdürüldüğü görülmektedir. Bunun bir başka istisnasını ise KRY ile yaşanan krizler oluşturmaktadır. Türkiye bu krizlerde üçüncü aktörleri ve Yunanistan’ı kriz yönetim sürecine dahil ederek iletişimi kurmaktadır. Dolaylı olarak BM Genel Sekreteri’nin krize ilişkin süreçten ve gelişmelerden haberdar edilmesi aynı zamanda izlenen siyasanın meşruluğunu sağlamaya da olumlu katkıda bulunmaktadır.

Dış politika krizlerinde yargı-tahkim gibi hukuksal çözüm yöntemlerine başvurma konusunda Türkiye’nin temel yaklaşımı / tercihi uyuşmazlıkların çözümünde ilgili taraflar arasında barışçıl çözüm yöntemlerinden biri olan müzakerelerin tercih edilmesidir. Taraflar arasında müzakerelerle esasa ilişkin, kalıcı bir çözüm sağlanamadığı takdirde tarafların üzerinde anlaştıkları bir tahkimname ile uyuşmazlığı uluslararası yargısal süreçlere taşımaları mümkündür. Özellikle Yunanistan ile olan Ege Denizi’ne ilişkin uyuşmazlıklarında –kıta sahanlığı gibi- Uluslararası Adalet Divanı’na gidilmeden önce müzakerelerin denenmesi ve çözülemeyen konularda Divan’dan veya Hakemden görüş veya  çözüm istenmesi Türkiye’nin esas görüşüdür.

Diğer yandan özellikle uluslararası örgütlerin uyuşmazlıkların çözümündeki hukukiden daha çok siyasi önceliklerle hareket etmesi Türkiye’nin bu örgütlere karşı çekimser davranmasında etkili olmuştur. Özellikle Musul sorunu, Boğazlar ve Hatay sorunu, Kıbrıs gibi konularda uluslararası örgütlerdeki deneyimleri Türkiye’nin yargısını şekillendirmektedir.

Kriz yönetim teknikleri bakımından arabuluculuk seçeneği ise özellikle şiddet içermeyen çoklu çözüm tekniklerinin uygulanması sırasında ortaya çıkmaktadır. Örneğin 1967 Kıbrıs Krizi’nde ABD Başkanı’nın görevlendirdiği temsilci Cyrus Vance’in taraflar arasında yürüttüğü mekik diplomasisi krizin bir askeri müdahaleye başvurulmadan çözülebilmesini kolaylaştırmıştır. Benzer bir durum 1974 Kıbrıs Krizi ve 1996 Kardak Krizi’nde de söz konusudur. 1974 Krizi’nde yine ABD Temsilcisi J. Sisco bir Türk-Yunan savaşını önlemek açısından etkili görüşmelerde bulunmuş ve Yunanistan’ın savaşa girmesini önlemiştir. Kardak Krizinde ise Başkan Clinton’un ve Dışişleri Bakanı M. Albright’ın muhatapları ile yapmış oldukları görüşmelerde krizin bir Türk-Yunan savaşına tırmanmasını önledikleri görülmüştür. Söz konusu krizde Yunanistan’ın geri adım atarak askeri ve bayrağını kayalıktan geri çekmesinde ABD’nin katkısının olduğu görülmektedir.

Bir başka açıdan arabuluculuk sürecinin uyuşmazlıkların giderilmesi için de kullanılmış olduğu görülmektedir. Kıbrıs sorununun ilgili taraflar arasında barışçıl müzakerelerle çözülmesi için BM Genel Sekreteri’nin 1964 yılından beri sürdürmüş olduğu arabuluculuk girişimlerini Türkiye desteklemiştir. BM Genel Sekreteri’nin arabuluculuk rolünün yanı sıra Türkiye doğrudan muhatap olarak görmediği Kıbrıs Rum Yönetimi’ne iletmek istediği görüşlerini BM Genel Sekreteri’ne göndermiş olduğu mektuplarla açıklamaktadır.

Bazı krizlerde ise Türkiye’nin bilinçli olarak kriz yönetim stratejileri içerisine arabuluculuk tekniğini dahil etmediği görülmektedir. Örneğin 1998 Suriye/Öcalan Krizi’nde Türkiye kararlılık ve inandırıcılığını arttırmak amacıyla Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’in ve İran Dışişleri Bakanı Kemal Harrazi’nin Türkiye ile Suriye arasında arabuluculuk yapabileceklerine dair önerilerini diplomatik bir nezaketle reddetmiş ve Türkiye’nin sonuç almaya kararlı olduğu ifade edilmiştir. Türkiye böylece Mısır ve İran’ın Suriye üzerinde siyasi-diplomatik baskılarını arttırarak Türkiye’nin istemini yerine getirmesini sağlamıştır.

1989 Bulgaristan Türklerinin göçe zorlanmasına ilişkin kriz sırasında Türkiye’nin Bulgaristan üzerinde baskı yaratmak üzere SSCB Devlet Başkanı Gorbachov’un arabuluculuğunu sağlamaya çalışması ise büyük ölçüde başarısız olmuştur. Sovyetler Birliği dönemin iç ve dış koşulları gereği Bulgaristan’ı karşısına almak istememiştir. Bu ise Bulgaristan’ı cesaretlendirmiştir.

Tablo??: Krizlerde Türkiye’nin Kriz Yönetim Teknikleri

KRİZ YÖNETİM TEKNİĞİ

KRİZLER

   

MÜZAKERE

 

 

1929 KÜÇÜK AĞRI 

1935 BULGARİSTAN KRİZİ 

1936 SANCAK KRİZİ 

1964 JOHNSON MEKTUBU 

1968-1973 AFYON KRİZİ   

1973 -1976 KITA SAHANLIĞI 

1992 TCG MUAVENET KRİZİ 

2003 SÜLEYMANİYE BASKINI 

2014 IŞİD REHİNE KRİZİ 

YARGI-TAHKİM

1926 BOZKURT LOTUS 

 

 

ARABULUCULUK

   

 

ŞİDDET İÇERMEYEN ÇOKLU ÇÖZÜM

1924 MUSUL KRİZİ   

1967 KIBRIS II 

1989-1990 BATI TRAKYA KRİZİ 

1942 STRUMA KRİZİ 

1974-1979 NOTAM-FIR 

1989 BULGARİSTAN GÖÇÜ   

1945 SOVYET TALEPLERİ 

1981 LİMNİ KRİZİ   

1988 -1991 IRAKLI SIĞINMACILAR KRİZİ 

1955 6-7 EYLÜL OLAYLARI 

1987 KITA SAH. KRİZİ 

2010 MAVİ MARMARA 

1957 SURİYE

1958 IRAK KRİZİ

2003 DOĞU AKDENİZ MEB 

ASKERİ OLMAYAN BASKI

1994-1995 EGE DENİZİ KRİZİ 

 

 

ŞİDDET İÇERMEYEN ASKERİ

1964 KIBRIS I 

1996 KARDAK KRİZİ 

1997 S300 FÜZE KRİZİ 

1998 SURİYE – ÖCALAN KRİZİ 

1991 NAHÇİVAN KRİZİ 

 

ŞİDDET İÇEREN ÇOKLU ÇÖZÜM

1974 KIBRIS  III 

 

 

DOĞRUDAN ŞİDDET