Türkiye’nin Krizi Tetikleyen Söz, Eylem, Gelişmeye İlişkin İlk Tepkisi
Dış politika krizlerini tetikleyen söz, eylem, olay, gelişme gerçekleştiği andan itibaren bir kriz yönetim sürecinin başlatılmış olduğu görülür. Genellikle krizin tetiklenmesi nadiren karar alıcı için sürpriz olarak gerçekleşir. Pek çok kriz daha tetikleyici gelişme ortaya çıkmadan tırmanabileceğinin işaretini verir. Ani ve kaza ile ortaya çıkan krizlerde tetikleyici gelişmeye dair karar alıcının önleyici bir davranış sergilemesi olasılığı çok düşüktür.
Türkiye’nin dış politika krizlerinde tetikleyici söz, eylem, olay ve/ya gelişme gerçekleştiği andan itibaren genellikle ilk tepki sözsel olarak ifade edilmektedir. Krizi tetikleyen aktörün davranışına karşı Türkiye’nin doğrudan askeri şiddet içeren bir tepki gösterdiği görülmemektedir. Bununla birlikte savunmacı kriz yönetim stratejilerinin bir işareti olarak krizi tetikleyen hasıma karşı siyasi-diplomatik tepkinin işletildiği görülmektedir. Özellikle eğer statü ve/ya statükoyu değiştirmeye yönelik bir tehdit algısı söz konusu ise, hasımın krizi tetikleyen söz, eylem ve davranışı askeri araç ve yöntemlerle desteklenmiş ise bu durumda Türkiye’nin de tepkisinde askeri tepkiye yer verdiği görülmektedir.
Bazı krizleri Türkiye’nin davranışı tetiklemiş olduğu için tetikleyiciye Türkiye’nin tepkisi bu krizlerin başlangıcında değil ancak kriz yönetim sürecinde yeniden şekillenmektedir. Aşağıdaki tablodan da görüleceği üzere Türkiye’nin 34 dış politika krizindeki tepkisi şu şekilde dağılım göstermektedir.
Krizlerde dikkat çekici özellik Türkiye’nin doğrudan şiddet içeren askeri seçenekleri nadir kullanmış olduğudur. Krizlerin sadece birinde tepkisini askeri şiddete de yer vererek göstermiştir. Beş krizde krizin niteliğine bağlı olarak Türkiye’nin askeri şiddet içermeyen fakat askeri araç ve yöntemlerin kullanıldığı tepkiler gösterdiği görülmektedir. Söz konusu krizlerde Türkiye askeri şiddete başvurabileceğinin işaretini vererek diplomasiye öncelik tanımıştır. Yedi krizde ise şiddet içermeyen askeri tepkinin yanı sıra diplomatik-siyasal-hukuksal tepkilerini de beraber göstermiştir. Bir başka ifadeyle Türkiye şiddet içermeyen tepkilerinde askeri şiddeti kararlılığının ve inandırıcılığının bir ifadesi olarak uygulamıştır. Çoğu kez statükonun ihlalini ortadan kaldırabilmek için askeri kuvvet kullanabileceğinin tehdidinden yararlanması krizi yönetmesinde etkili olmuştur. Şiddet içermeyen askeri tepkiler bakımından dikkat çekici unsur 1960 öncesi dış politika krizlerinde askeri seçeneklerin daha çok sınır bölgelerinde askeri varlığın arttırılması, kuvvet kaydırma, tatbikatlar düzenleme şeklinde gerçekleşmesidir. Oysa 1960 sonrası krizlerde Türkiye’nin askeri yeteneklerindeki artışla koşut olarak kuvvet kullanma stratejileri ve araçlarında farklılaşma görülmektedir. Özellikle Kıbrıs krizlerinde hava kuvvetleri unsurlarının küçük ölçekli güç gösterisi ve bombalama faaliyetleri caydırıcı etkiyi gözle görülür bir şekilde arttırmıştır. Diğer yandan askeri şiddetin sınırlı olduğu, topyekun bir savaşın yaşanmadığı krizlerde tartışmalı bölgelerde taraflar arasında küçük ölçekli sınır çatışmaları da gözlenmiştir. 1924 Musul, 1929-30 Küçük Ağrı, 1936 Hatay krizlerinde krizin tetikleyicisi gelişmeler üzerine Türk askerleri ile hasımları arasında askeri çatışmalar ortaya çıkmıştır. Ancak taraflar bu durumun daha da tırmanmasını önleyebilmiştir.
Krizlerde Türkiye’nin tetikleyici eyleme ilk tepkisi bakımından ilginç bulgulardan biri ise bazı krizlerde tepkisinin ya hiç veya dikkat çekici ölçüde düşük seviyede olmasıdır. Sınıflandırma bakımından “eylemsizlik” seçeneğine daha yakın bir tepki seviyesinde kalan tepkiler göstermesi gelişmeyi “kriz” olarak tanımlayıp tanımlamadığı kuşkusunu doğurmaktadır. Oysa krizin tetiklendiği andan itibaren olayın yaratmış olduğu travma/etki karar alıcı bakımından olduğu kadar kamuoyu bakımından da “kriz” olarak değerlendirilmeye uygun işaretlere/içeriğe/öneme sahip görünmektedir. Muavenet zırhlısının vurulması, Süleymaniye’de irtibat timinin başına çuval geçirilerek gözaltına alınması, Johnson’un mektubunda Türkiye’yi uyarması bu krizler arasında sıralanabilir. Türkiye bu “kriz”lerde tepkisini yüksek perdeden değil eylemsizliğe yakın düşük bir perdeden dillendirmiş; krizlerin daha fazla tırmanmasını istememiştir.
Tablo 20: Krizleri Tetikleyene Türkiye’nin Tepkisi | |||
TETİKLEYEN OLAYA İLK TEPKİ | KRİZLER | ||
EYLEMSİZLİK | |||
SÖZLÜ TEPKİ | 1926 BOZKURT LOTUS | 1964 JOHNSON MEKTUBU | 1994-1995 EGE DENİZİ KRİZİ |
1992 TCG MUAVENET KRİZİ | 2003 SÜLEYMANİYE BASKINI | ||
SİYASİ TEPKİ | 1945 SOVYET TALEPLERİ | 1989 BULGARİSTAN GÖÇÜ | 2014 IŞİD REHİNE KRİZİ |
1968-1973 AFYON KRİZİ | 1958 IRAK KRİZİ | 1989-1990 BATI TRAKYA KRİZİ | |
EKONOMİK TEPKİ | |||
ŞİDDET İÇERMEYEN DİĞER | 1935 BULGARİSTAN KRİZİ | 1988 -1991 IRAKLI SIĞINMACILAR KRİZİ | 2010 MAVİ MARMARA |
1973 -1976 KITA SAHANLIĞI | 1987 KITA SAH. KRİZİ | 2003 DOĞU AKDENİZ MEB | |
1955 6-7 EYLÜL OLAYLARI | 1942 STRUMA KRİZİ | ||
ŞİDDET İÇERMEYEN ASKERİ TEPKİ | 1957 SURİYE | 1996 KARDAK KRİZİ | 1997 S300 FÜZE KRİZİ |
1991 NAHÇİVAN KRİZİ | 1998 SURİYE – ÖCALAN KRİZİ | ||
ŞİDDET İÇERMEYEN ASKERİ EYLEMLERİ KAPSAYAN ÇOKLU TEPKİ | 1924 MUSUL KRİZİ | 1964 KIBRIS I | 1974-1979 NOTAM-FIR |
1929 KÜÇÜK AĞRI |
1967 KIBRIS II | 2011 SURİYE KRİZİ | |
1936 SANCAK KRİZİ | 1981 LİMNİ KRİZİ | ||
ŞİDDET İÇEREN ASKERİ TEPKİ | |||
ŞİDDET İÇEREN ASKERİ EYLEMLERİ KAPSAYAN ÇOKLU TEPKİ | 1974 KIBRIS III |