1958 Irak Krizi

Menderes hükümetinin bölgedeki en sadık dostu olan Irak’ta 14 Temmuz 1958 yılında yaşanan askeri darbe sonucunda monarşi yıkılmış yerine Cumhuriyet rejimi kurulmuştur. Darbe esnasında Irak kralı II. Faysal ve Başbakan Nuri Sait Paşa öldürüldü. 19 Temmuz 1958’de Suriye ve Mısır’ın kurmuş olduğu Birleşik Arap Cumhuriyeti ile savunma antlaşması imzalayan yeni rejim böylelikle hangi tarafta olduğunu açıkça göstermiş oluyordu. Bölgedeki en yakın müttefikini kaybeden Menderes bu duruma aşırı tepki göstererek Irak’a askeri müdahale seçeneğini ortaya atmış, 17 Temmuz’da ABD’ye başvurarak askeri müdahalede kararlı olduğunun ifade etmiş ve ABD’nin kendisini desteklemesini istemiştir. Ancak ABD, Irak halkını yeni rejim yanında kenetleneceği, Mısır ve SSCB’ye yakınlaştıracağı ve olası bir Sovyet Müdahalesi sonucu doğurabileceği bakımından Türkiye tarafından herhangi bir müdahaleye sıcak bakmamış ve böyle bir müdahale gerçekleşmemiştir. Bu gelişmeler Türkiye ile SSCB arasında gerginliğe neden olmuş, Khrushchev Irak’ta herhangi bir statü değişiminde Türkiye’ye askeri karşılık vereceğini açıklamıştır. SSCB 18 Temmuzda Türkiye’ye bir nota vererek durumu protesto etmiş Türkiye’yi askeri harekât planı yapmakla suçlamıştır. Türk hükümeti kısa bir süre sonra 31 Temmuz 1958’de Bağdat’taki askeri rejimi resmen tanımıştı. Irak ise Bağdat Paktı’ndan 24 Mart 1959’da ayrılmıştır. Ağustos ayında ise Bağdat Paktı CENTO’ya dönüşmüştür.


 

1958 Irak Krizi
1958 Irak krizi ani bir kriz olduğundan kriz öncesi evre bulunmamaktadır.
Tırmanma-Kriz evresi
Irak’ta 14 Temmuz 1958’de General Abdulkerim Kasım öncülüğünde meşru yönetime karşı yapılmış olan askeri darbe sonucunda Monarşi rejimi yıkılarak Cumhuriyet yönetimi kuruldu. Darbe esnasında Irak kralı II. Faysal ve Başbakan Nuri Sait Paşa öldürüldü. 19 Temmuz 1958’de Suriye ve Mısır’ın kurmuş olduğu Birleşik Arap Cumhuriyeti ile savunma antlaşması imzalayan yeni rejim bu eylemi ile tarafını belli etmiş oluyordu. Irak ile Ürdün arasında oluşturulan federasyonun başkanı olan Irak Kralı devrilince bütün yetkiler Ürdün kralına geçmiştir. Bu nedenle tüm bu gelişmeler Ürdün’ü çok yakından ilgilendirmekteydi.
Darbe haberini İstanbul havaalanında Bağdat Paktı konferansına katılacak üye devletlerin başkanlarını beklerken alan Celal Bayar ve Adnan Menderes bu durum karşısında büyük bir şok yaşamışlardır. Başbakan Adnan Menderes’in bölgedeki aktif politikasına darbe niteliği taşıyan bu gelişme karşısında Menderes’in verdiği ilk tepki sözlü olmuş ve tüm bu olanlar dış mihraka ve Nasır’a bağlanmış, Bağdat Paktı’nı yok etme amacı taşıdığını ileri sürülmüştür. Menderes dönemi üçüncü dış politika krizi olma özelliği taşıyan bu kriz direkt olarak Türkiye’yi hedef almamakta ancak Türkiye bu krizi kendisine yönelik askeri tehditten ziyade siyasi tehdit olarak görmekteydi. Menderes hükümeti Irak başbakanını Nuri Sait Paşa’nın ölümü ile bölgedeki en sadık dostunu kaybetmiş bulunmaktaydı. Ani ve kriz çıkaranın niyetine göre değerlendirildiğinde dolaylı bir kriz olan 1958 krizi on beş gün gibi kısa bir süre içerisinde sonuçlanmıştır. Ancak krizin ilk günlerinde Menderes aşırı endişeye kapılmış, Türk birliklerini Irak’a gönderip rejimi tekrar restore etme düşüncesine sahipti. Bu düşünceyi ileri bir aşamaya götüren Türk Hükümeti, 17 Temmuz’da ABD’ye başvurarak askeri müdahalede kararlı olduğunun ifade etmiş ve ABD’nin kendisini desteklemesini istemiştir. Ancak ABD, Irak halkını yeni rejim yanında kenetleneceği ve olası müdahalenin Irak’ı Mısır ve SSCB’ye yakınlaştıracağı ayrıca bir Sovyet Müdahalesi sonucu doğurabileceği olasılığı taşıdığından Türkiye tarafından herhangi bir müdahaleye sıcak bakmamış ve böyle bir müdahale gerçekleşmemiştir. Dışişleri Bakanı Zorlu’nun yeni Irak hükümetini tanımadığını söylemesi ve Irak’a askeri müdahalenin sık sık dillendirmiş ancak yukarıdaki nedenlerden ötürü bu öneriye sıcak bakılmamıştır. Amerikan birliklerinin darbeden bir gün sonra Lübnan’a ve İngiliz birliklerinin de üç gün sonra Ürdün’e yaptıkları askeri çıkarmalara Türkiye’nin verdiği siyasi ve askeri (İncirlik üssünün ABD tarafından kullanılması) destek, muhalefet tarafından eleştirilmiştir. Bu süreçte Eisenhower Doktrini nedeniyle Türk-Amerikan işbirliği bölgede kendini iyice hissettirmiştir. Dışişleri bakanı Zorlu ABD’nin Lübnan’daki askeri harekâtı ve Ürdün’deki İngiliz askeri harekâtının Türkiye tarafından desteklendiğini ifade etmiş eğer SSCB bölgeye gönüllü gönderirse Türkiye’nin de Ürdün’e birlikler göndereceğini söylemiştir. 
Bu gelişmeler Türkiye ile SSCB arasında gerginliğe neden olmuş, Khrushchev Irak’ta herhangi bir statü değişiminde Türkiye’ye askeri karşılık vereceğini açıklamıştır. SSCB 18 Temmuzda Türkiye’ye bir nota vererek durumu protesto etmiş,  Türkiye’yi askeri harekât planı yapmakla suçlamıştır. Menderes ise 22 Temmuzda gönderdiği cevabında bölgede krizi daha da arttıracak bir faaliyete girişmeyeceğini ifade ederek ılımlı bir cevap vermiştir. 24 Temmuz ‘da SSCB’nin gönderdiği ikinci notada Türkiye’nin Lübnan ve Ürdün’deki ABD ve İngiliz güçlerine verdiği destekten ötürü eleştirmiş ve bölge barışına zarar verdiğini ifade etmiştir. Ayrıca notada Suriye ile Irak sınırlarında Türk askeri yığınakları olduğuna dikkat çekilerek herhangi bir silahlı çatışmanın başlaması olasılığı nedeniyle Türkiye uyarılmıştır. Bunun üzerine İçişleri Bakanı Namık Gedik 26 Temmuzda TBMM’nde Türkiye’nin tutumunu destekleyen bir konuşma yapmıştır. Türkiye ve bölgede müttefiki olan diğer ülkelerin güvenlikleri ve barışı sağlama açısından bu müdahaleler desteklenmiştir. 
İç siyasette ise muhalefet ve aydınlar böyle bir müdahaleye ciddi bir şekilde karşı çıkmışlardır. Hükümet ve muhalefet  ilk defa bir dış politika sorununda değişik görüşler savunmaktaydı. Bu durum İkinci Dünya Savaşı sonundan itibaren devam eden “bipartizan” dış politikanın artık devam etmediğini göstermekteydi. 2 Ağustos 1958’de yaptığı basın toplantısında Muhalefet lideri İsmet İnönü, Menderes hükümetinin dış politikasını eleştirerek Ortadoğu’da maceracı olmakla suçluyordu
 
Kriz sonlanma-yumuşama evresi
Irak’ta yeni rejim temmuz ayının sonuna kadar SSCB dahil birçok ülke tarafından tanınmıştı. Batılı devletlerin yeni rejimi tanımaya yönelmeleri üzerine Türk hükümeti de 31 Temmuz 1958’de Bağdat’taki askeri rejimi resmen tanımıştı. Yeni rejim ağustos ayının ilk haftası içinde ABD, İngiltere ve diğer batılı devletler tarafından resmen tanınmıştı. Irak ise Bağdat Paktı’ndan 24 Mart 1959’da ayrılmıştır. Ağustos ayında ise Bağdat Paktı CENTO’ya dönüşmüştür. Kriz sonucunda herhangi bir deklarasyon yayınlanmamış zamanla unutularak kriz öncesi ilişkilere geri dönülme yaşanmıştır.
 
Ani bir kriz olarak patlak veren bu krizde Türkiye bölgede yer alan en yakın dostunu kaybettiği düşüncesiyle fevri davranmaya kalkmış ancak ABD ve SSCB’nin tepkileri neticesinde herhangi harekat gerçekleşmemiştir. Ancak iç siyasette hareketlenmeler başlamış Menderes kendisine de darbe yapacağı gerekçesiyle Aralık 1958’de 9 subay gözaltına alınmıştır. Muhalefet ciddi oranda hükümetten ayrışmakta ve İnönü Türkiye’yi bölgede maceracı bir politika izlemekle suçlamaktaydı.  
 
 
 

2010 Mavi Marmara Krizi

ÖZET  İstanbul Merkezli bir sivil toplum kuruluşu olan İHH(İnsan Hak ve Hürriyetleri Vakfı) ile Gazze Şeridi’ne içerisinde 10 bin tonluk yardım malzemesi taşınması girişimi, filoya 31 Mayıs 2010’da İsrail tarafından askeri operasyon düzenlenmesi ve yaşanan ölçüsüz...

Ana Sayfa – 2015 Süleyman Şah Türbesi Krizi

2015 Süleyman Şah Türbesi Krizi ÖZET 22 Şubat 2015 tarihinde Türkiye'nin Suriye topraklarında gerçekleştirmiş olduğu "Şah Fırat Operasyonu" ile Süleyman Şah Türbesi'ni Türkiye-Suriye sınırı yakınındaki Eşme Köyü'ne nakletmesi ile ortaya çıkan kriz durumu. Söz konusu...

 Ana Sayfa – 1974-1980 NOTAM-FIR Krizi

Ana Sayfa - 1974-1980 NOTAM-FIR Krizi

Ana Sayfa – 2015 Irak/Başika Krizi

Ana Sayfa – 2015 Irak/Başika Krizi

Ana Sayfa – 2003 DOĞU AKDENİZ DENİZ YETKİ ALANLARI KRİZİ

Ana Sayfa - DOĞU AKDENİZ DENİZ YETKİ ALANLARI KRİZİ Doğu Akdeniz  Deniz Yetki Alanları Krizi Özet: Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) 2001 yılından itibaren Doğu Akdeniz Deniz Yetki Alanları ile ilgili çalışmalar yapmaktadır. Kıbrıs Adası etrafında Münhasır Ekonomik...

Anasayfa-1935 Bulgaristan Krizi

1935 BULGARİSTAN KRİZİ İki savaş arası olan bu dönemde statükocu- revizyonist-ülkeler rekabet halindedir. 1. Dünya Savaşı’nın kazanan ülkeleri olan İngiltere ve Fransa uluslararası sistemde statükonun devamından yanayken yenilen ve ağır şartlar dayatılan Almanya,...

Ana Sayfa – 1957 Suriye Krizi

1957 Suriye Krizi Soğuk Savaş’ın en yoğun şekilde yaşandığı zaman dilimleri olarak adlandırabileceğimiz 1950-1960 arası dönemde Suriye ile yaşadığımız algısal güvenlik krizi olarak nitelendirilen krizdir. Bölgesel alt sistemde var olan uluslararası mücadele ülkelerin...

Ana Sayfa Haşhaş Ekimi Krizi

  Haşhaş Ekimi Krizi ABD ile Soğuk Savaş döneminde yaşanılan ikinci dış politika krizi olan Afyon Krizi, en genel tanımıyla Türkiye’nin afyon tarımı yapmasını ABD’nin baskıyla engelleme girişimleri olarak özetleyebiliriz. 1968-1973 seneleri arasında inişli çıkışlı bir...

Ana Sayfa – 1974 Kıbrıs Krizi

1974 Kıbrıs Krizi AbstractThe Cyprus situation came to a head on 15 July 1974 when the Athens regime instigated a coup by Greek army officers in Cyprus, seeking to achieve 'enosis'. Turkey concerned at the imminent possibility of a unified Greece and Cyprus - sent in...